7 Ekim 2012 Pazar

Bir yaşamın başkalarının ölmesi sayesinde olduğu bir düzen İSTEMİYORUM


Bahçeli’de bir okulda çalışıyorum. Hemen çıkınca 7.cad. İnsanlar alışverişte. O da ayrı bir çark. Dönüyor işte hala. By Derya ile yürüyoruz dolmuş duraklarına doğru. Mücadele etmek gerekiyor diyor. Aslında farklı sistemlerden, çarklardan bahsediyor ama şu anda benim canımı acıtan savaş çarkı.
Mücadele ama nasıl. Kaçmak bir mücadele değil. Ya facebook’tan “ Savaş’a Hayır” mesajları atmak. Pasif bir eylem ama sosyal medya aracılığıyla zamanla insanların beyinlerinde ki farklı kodları açmak mümkün. Buna inanıyorum. Bu da belki bir gün insanlığın bilişsel kodlarını değiştirebilir. Toplu olarak düşüncelerden oluşan bir gerçeklik değil mi yaşadıklarımız?
Sonra kendim bir mücadele derdine düşüyorum. İçim daralıyor. Biraz daha fazla insana ulaşmalıym kendi şifa, şefkat kodlarını açabilmeleri için. Paylaşmalıyım. Daha fazla insanla. Sonra Şenay’ı arıyorum ağlayarak ben hiç bişi yapamıyorum bişileri değiştirmek için diye. Ankara’da kendimi yalnız hissediyorum. Sokaklarda dolaşıyorum kimse bişi yapmıyor. Barış’a evet için bile. Ama nereye gitsem belki de aynı olacak.
 
Sonra birden saçlarımı kestiresim geliyor. Görmesinler istiyorum beni. Tanımasınlar dünyalı olduğumu bilmesinler. Evren’e bu kadar zarar verdiğimi bilmesinler. Düşüncelerimle bile. Perçem kestiriyorum. Alnımı kapatıyorum. Zihnimi kapatmak istercesine. Çünkü bugünler de ben anları yaşayamaz oldum. Zihnimden hiç de şifalandırıcı şeyler geçmiyor. Tam da umut dolu olmam gerekirken (çünkü biliyorum aslında savaşlar yalnızca bütünün bir parçası)..Benim içim, dışım her yanım berbat. Saç köklerim kaşınıyor düşündüklerimden dolayı. Çünkü ne zamandır da böyle umutsuz şeyler düşünmemiştim.

Bir insanın yaşamasının başka insanların ölmesi sayesinde olduğu bir düzen yarattığımızı algılayamıyorum. Bunu düşünmek trajik, düşünmek istemediğim bişi. Elektronik mühendisliğinden, bilgisayar mühendisliğinden mezun olmuş bir arkadaşımızın Aselsan’da, Havelsan’da işe girebilmesi ile savaş sırasında öldürülen insanların birbirinden bağımsız olmadığını görmek…

Çekiştiriyorum saçlarımı.


Bu kurguyu yaratan yine insanlar yine biziz. Bir de bu kurgunun adını savaş ve barış koymuşuz. Çevremizde olan biten her şeyin bize, olayları görmezden gelmemiz konusunda yardımcı olması da cabası. Aşırı dramatize edilen savaş anıları, gerçekle şakanın birbirine girdiği savaş filmleri, savaşın kaçınılmaz olduğunu vurgulayan iş adamları, medya, kendi tarihlerinde yaptıkları savaşları haklı çıkaran eğitim sistemleri…ve tüm bunları tartışırken çıkan iyi-kötü, savaş-barış, zengin-fakir gibi çıkan kutuplaşmalar. Bir yandan bu olguları ne kadar tartışsak da bir şekilde bu düzenin bir parçası oluşumuz. Birçok yiyecek malzemesini her alışımızda bile verdiğimiz paraların başka insanların öldürülmesi, öldürülmeyenlerin insanlıktan çıkarılacak şekilde çalıştırılması için kullanılması

Çekiştiriyorum saçlarımı


Dünya’nın; kapitalizmin inanca dönüştüğü, sınır savaşları, düşünce kıyımları, din öğretilerinin kukla ipleri rolünü üstlenip sadece kontrol edilebilirliği sağlamak için kullanıldığı ve tüm bu yaşananların parça parça insanlığımızdan çaldığı bir düzende dönmeye devam etmesi. Bu düzen içinde dönmeye devam ederken de insanlığın bir yarısının bütünün diğer yarısını ötekileştirmesi. Bu diğer yarısı diğer insanları içerirken aynı zamanda parçası olduğumuz doğayı da içeriyor. Bu doğanın içinde yaşayan tüm canlıları da…

 Kestirdim saçlarımı…

( Bu düşünceleri kafamdan kopararak atmak istercesine…)

 

 

 

1 yorum: